"Sürdürülebilir Tüketim: Geleceği Şekillendiren Seçimler"
Dünya, her an değişiyor. Gözümüzü kapatıp gerçekleri görmezden gelebiliriz, ancak gerçekler bizi görmezden gelmeyecektir. Biz görmezden gelmeye devam ettikçe daha da belirgin hale geliyor. Bu gerçekler, sürdürülebilir tüketim ve geleceğimizin şekillenmesiyle yakından ilgili...
Sürdürülebilirlik ve Kültürel Mirasın Korunması
Sürdürülebilirlik, kaynakları ve çevreyi koruma yeteneğimizi tanımlar. Bu, doğanın bize sunduğu nimetleri tüketirken aynı zamanda doğaya saygı göstermemiz gerektiği anlamına geliyor. Kuraklık koşullarını ve gelecekte beklenen değişiklikleri inceleyen yeni çalışmalar, Türkiye’nin de içinde yer aldığı Akdeniz Havzası’ndaki kuraklıkların, giderek şiddetli bir şekilde artacağını öngörüyor. İklim değişikliğinin Türkiye’deki etkilerini inceleyen çeşitli çalışmalara göre, yüzyıl sonunda, Türkiye’nin yüzde 30’undan fazlası ‘kurak’ veya ‘yarı kurak’ olarak sınıflandırılacak. Araştırmalar, 2041 yılından sonra kurak iklim koşullarının tüm Türkiye’de artacağını ortaya koyuyor. En çok etkilenecek bölgelerin başında Orta ve Güneydoğu Anadolu geliyor. Oysaki bu bölgeler, Türkiye’nin Turizm potansiyeli açısından da oldukça önemli destinasyonlar. IPCC tarafından hazırlanan rapora göre küresel sıcaklıkların artması Türkiye'nin doğal turizm gücünü ve turizm ekonomisini de doğrudan etkiliyor. Nasıl mı?
Peri Bacaları İklim Değişkiliği Nedeniyle Yok Olma Tehlikesiyle Karşı Karşıya
İklim değişikliği ani hava değişimleri nedeniyle yüzeysel mekanik çözülmeyi artırdığından Peribacaları gibi ikonik doğal kültürel varlıklarımız her geçen gün mekanik çözülmeye maruz kalarak aşınıyor.
Bir başka deyişle tercihlerimizin tetiklediği küresel ısınma sebebiyle yavaş yavaş yok oluyor. Oysa bugün tüm insanlığın mirasını bağrında bir sır gibi saklayan ürünlerimizin ana kaynağı bu topraklar... Unesco Dünya Mirası Listesi'nde yer alan, gezegende bir benzeri daha olmayan Peri Bacaları ve daha nice kültürel mirasımız, yüzyıllar sonrasına miras kalamayabilir. Bu önemli konu, iklim değişikliğinin sadece çevresel değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik etkileri olduğunu da gösteriyor. Bu gidişata dur demek için en büyük rol karar alıcılara düşüyor. Küresel ısınma, dünya genelindeki ekonomik eşitsizlikleri artırırken, dünyanın her şeyi tersine döndürecek küresel iklim finansmanına olan ihtiyacı her yıl giderek, daha da artıyor.
Küresel Isınıp Bölgesel Kalkınmak Adil Değil
Dünya Bankası'nın Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Atlası, dünyanın en zengin ülkelerinin, en yoksun ülkelerle aralarındaki ekonomik eşitsizliği artırma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Resmi kalkınma yardımları, önceki yıllara oranla artış eğilimi göstermesine rağmen bu yardımların çoğunu ekonomisi güçlü ülkeler, kendi aralarında paylaşıyorlar. Bu da küresel ısınıp bölgesel kalkındığımızı gösteriyor. Bir başka deyişle küresel ısınmanın artmaya devam edeceği ve küresel kalkınmanın giderek zorlaşacağı anlamına geliyor. Bir başka iklim adaletsizliği örneği de cinsiyet eşitsizliği üzerinde kendini gösteriyor.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
UNICEF'in hazırladığı raporlar, Uganda'da özellikle kadınlar ve kız çocuklarının temiz içme suyu taşıma yükünün erkek çocuklara göre ve yetişkin erkeklere göre %40 daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. Bu durum, kadınlar ve kız çocukları için küresel ekonomi içerisinde sınırlı rol dağılımı demek. Yani sınırlı kalkınma anlamına geliyor. Kadınlar ve kız çocukları, temiz içme suyu taşıma görevini üstlenerek sadece ağır bir fiziksel yük taşımıyorlar. Aynı zamanda küresel ekonomideki sınırlı rol dağılımının bir sonucu olarak, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin önündeki engelleri de aşmaya çalışıyorlar. Temiz suya erişim hakkı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir yansıması olarak, kadınlar için daha fazla sorumluluğu ve daha az fırsatı içeriyor. Bu, sadece bireylerin değil, aynı zamanda toplumların ve dünyanın sürdürülebilir geleceği için de bir engel demek.
İklim Krizi, Çocuklarımız ve Geleceğimiz
UNICEF İklim Riski Endeksi Raporu, dünya genelindeki çocuk nüfusunun yarısından fazlasının, yani tam olarak 1 milyar çocuğun yüksek iklim riski altında yaşadığını gösteriyor. Bu çarpıcı veri, küresel iklim değişikliğinin sadece doğal ekosistemlere değil, aynı zamanda insanlığın geleceğine de yönelik büyük bir tehdit olduğunu gözler önüne seriyor.
Bu 1 milyar çocuğun tamamı, dünyanın en zorlu koşullarına sahip 33 yoksul ülkede yaşam mücadelesi veriyor. İklim değişikliğinin en ağır yükünü çekenler, çoğu zaman en savunmasız olanlar... Bu çocuklar, temiz suya, sağlıklı beslenmeye ve eğitime erişim konusunda büyük zorluklarla karşı karşıyalar.
Daha İyi Bir Gelecek İçin Sürdürülebilir Tüketim
Gelgitlerin ve fırtınaların hüküm sürdüğü bu karanlık tabloya rağmen, insanlık olarak içimizdeki umudu yarınlara taşımaya devam ediyoruz. Bu tabloyu değiştirmenin yollarından biri de sorumlu tüketim. Her birimiz, kendi seçimlerimizle bu dünyanın kaderini belirleyebiliriz. Bu yüzden Arthropozoic olarak, tüketim ile doğanın, zıtlık oluşturmayan bir harmoni içerisinde var olabileceğine olan inancımızı, sıkıca koruyoruz. Ürünlerimiz, bu inancın somut bir ifadesi... Çünkü doğanın güzelliğini korumakla, sanatın büyüsünü kutlamak arasında bir köprü kurduğumuza inanıyoruz. Ne de olsa bizden sonra gelecek nesillerin kaynaklarını bugünden harcamamak bizim elimizde...
Sevgi ve sürdürülebilirlikle,
Artropozoic
İLETIŞIM DESTEĞI
Nasıl Yardımcı Olabiliriz?